23 Şubat 1925 TBMM'de yapılan müzakerelerde Kuran’ı Kerim'in tercüme ve tefsiri ile muteber hadis kitaplarından birinin tercümesinin yaptırılmasına, bu işle de Diyanet İşleri Başkanlığının görevlendirilmesine karar verilir. Kuran’ı Kerim'in Tefsiri Elmalık Hamdi Efendi'ye, Sahih-i Buhari'nin özeti olan Zebidi'nin kitabı Tecrid-î Sarihsin çevirisi Ahmed Naim Bey'e verildi. Kuran'ı Kerim'in Türkçe'ye çeviri için de Akif düşünülüyordu. Akif bu teklifi reddetti ama Ahmet Hamdi Aksekili' nin sürekli ısrarları ve araya giren dostları yüzünden daha fazla direnemedi ve 1925 Ekiminde Diyanet İşleri ile imzalanan mukavele ile 10 bin lira ücret karşılığında çeviriyi kabul etti ve bin lira avans aldı. (Akif bu parayı Sebüürreşad'ı çıkarması için Eşref Edib'e verir)
Mehmed Akif, dönemin bütün bilginlerinin ve aydınlarının ittifakı ile Kur'an çevirisini yapabilecek tek adam olarak görülüyordu. Çünkü Akif, Türkçe'yi döneminin en iyi bilen aydınlarından biri olduğu gibi Arapçayı da en iyi bilen bir kaç kişiden biridir. Ayrıca hafızdır. Daha önemlisi bütün bunlarla birlikte Arap edebiyatını çok iyi bilen güçlü bir şairdir. Bütün bu özellikleri üzerinde toplamış bir aydın ve ilim adamı günümüz Türkiyelinde de yoktur. Kur'an'ı Kerim'in Mekkeli müşriklerin şiir dediği yüksek edebi niteliği bir başkası tarafından Türkçe'ye aktarılması imkansız güçlükler oluşturacaktı. Bunun altından ancak Akif kalkabilirdi. Nitekim, Akif'in çevirilerinin bir kısmını okuyan Süleyman Nazif "Kur'an'ı, Cenab-ı Hakk, Türk lisanı ile inzal etmeyi murad etseydi, Cebrail'i, bî-şüphe Safahat Şairi olurdu" demekten kendini alamayacaktır. 1925 yılın sonunda Kur'an'ı tercüme etmek amacıyla ve Abbas Halim Paşa'nın daveti üzerine Mısır'a gider, ölümünden 6 ay öncesine kadar Mısır'da kalır.
Akif Mısır'da kaldığı 11 yıl boyunca Kur'an'ı Kerim çevirisi ile uğraştı. Defalarca yazdıklarını gözden geçirip yemden yazdı.
Türkiye'ye dönerken yaptığı çeviriyi yakın dostu, Yozgatlı İhsan'a teslim etti.
Akif'in kendi ifadesiyle Kur'an çevirisini yeterli bulmadığı için, bazı iddialara göre Türkçe ibadet projesinde kullanılacağı endişesiyle tercümeyi teslim etmediği görüşü ileri sürülür.